“Kişisel gelişeyim derken bir bakıyorsunuz kişisel gerilmişsiniz”

18 Haziran 2015 Perşembe



İdil Hazan Kohen, Bilkent Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu. Büyük şirketlerde marka yöneticiliği yapan Kohen, lisanslı tenis oyuncusu. Sporun birçok dalında ödülleri bulunan, seramik alanında eserleri sergilenen Kohen, 'sınırlarımı zorlamayı seviyorum' diyor. 'Kişisel Gerilim' isimli kitabıyla oldukça güzel bir başarı yakalayan Kohen, aldığı eleştirilerdense çok memnun

Kendinizden biraz bahseder misiniz?

İdil Hazan Kohen: Bilkent Üniversitesi İşletme bölümünü bitirdikten sonra pazarlama üzerine yoğunlaştım. Yurt dışında 6 ay kadar staj yaptıktan sonra büyük şirketlerde Marka Yöneticiliği yaptım. Ancak kalbimde yatan hep yazmaktı. İnsanın kendini yaşayabilmesi ancak kendini ifade edebilmesiyle oluyor. Ben de biraz kurumsal hayatın temposundan uzaklaşıp kendime bir şans vermek istedim sanırım.

Hakkınızda seramik sanatı, yelken sporu, kayak, tenis, sörf ile uğraştığınıza dair bilgi var. Doğru mu bu? Çok yönlü olmak oldukça güzel ama hepsini bir arada nasıl başarıyorsunuz?

İ.H.K. : Benim küçüklüğümde insanlar hayata dair tavsiye almak istediklerinde kişisel gelişim kitapları, twitter ya da instagram yerine atasözlerine başvururlardı. Ben de “İşleyen demir ışıldar” atasözüyle büyüyenlerdenim. Kendi sınırlarımı zorlamayı seviyorum. Bünye iflas edip beni sınır dışı edene kadar yüklenmeye devam. J


Bu dallardan aldığınız ödüller var mı?

İ.H.K. : Seramik dalında Rotary derneğinin düzenlediği ‘Uluslararası Altın Testi’ yarışmasında ödül aldım. Çeşitli eserlerim Bienaller de sergilendi. Onun dışında yelken yarışları ve tenis turnuvalarından da kazandığım ödüller var. Kimisi büfenin üzerinde dizili bu ödüllere baktığında üzerindeki tozu görüyor bense birbirinden güzel anılar ve anları yaşıyorum onlara baktıkça. Neyse ki onları aldığım sıralar bu “an”ı fotoğraflayım da hemen paylaşayım modası çok yayılmamıştı da “an”ı yaşamak nasip oldu.

Yazma tutkunuz nasıl başladı?

İ.H.K. :Yazma tutkumu senin gibi ta ilkokulda, öğretmenler kompozisyon ödevi verdiğinde herkesin suratı düşerken benim, kitabımdaki yaşam koçu ‘Leyla Hanım’ gibi yüzüme yayılan Joker gülüşünden fark ettim. Her fırsat bulduğumda, en çok da bir şeylere kızdığımda, âşık olduğumda, haksızlık ve yozlaşmalar karşısında yazdım. Bazen dram, bazen romantik, bazen isyankâr yazdım. Ama en çok mizah yazarken zevk aldım. Biraz bu yolda ilerlemeye karar verdim.

Sokak köpeklerine karşı zaafınız varmış, hayvan seversiniz yani. Onlar için yaptığınız veya yapacağınız projeleriniz var mı?

İ.H.K. : Üye olduğum, sürekli yardım yaptığım sokak hayvanlarını koruma dernekleri var. Bunun dışında yazlıkta kapımın önünde beslediğim, tüm komşularla papaz olduğum, veterinerin telefonumu bloke etmesine neden olan sekiz adet sokak köpeği var. En son ne yaptınız diye soracak olsanız, eve alarm taktırdım. Oldu da hırsız girmek ister ancak köpeklerden çekinip de onları zehirlemeye kalkarsa diye, alarm caydırıcı olsun, onlara dokunulmasın istedim. Artık halimi siz düşünün.

Dila oldukça fırlama bir tip. Ben dursam o durmaz ”

‘Kişisel Gerilim’ adlı bir kitabınız var. Bu kitabın çıkış hikâyesi nedir?

İ.H.K. : Bir süredir kitapların raflarını, seminer salonlarını ve hatta vatandaşın zihnini en çok dolduran konu kişisel gelişim. Derdiniz olduğunda insanlar dinlemek yerine ya elinize bir kitap tutuşturuyor ya da bir kişisel eğitim uzmanına yönlendiriyor. O da olmadı kendi okuyup duyduklarından bir potpuri yapıp, sesini sonuna kadar açarak zorla dinletiyor. Karşı çıkacak olsanız negatif enerji deyip susturuyor. Kişisel gelişeyim derken bir bakıyorsunuz kişisel gerilmişsiniz. İşte kitabın hikâyesi de böyle doğuyor.

Bazı okurlarınız kitabın devamının yazılmasını istiyor. Sizin böyle bir fikriniz var mı?

İ.H.K. : Ben kitabı yazarken hep devamını yazmak isterim düşüncesini taşıdım. Okuyucuların da aynı istek ve beklenti içinde olmaları beni çok mutlu etti. Zaten kitabın ana karakteri ‘Dila’ oldukça fırlama bir tip. Ben dursam o durmaz, başında türlü bela açar. Bana da yazması kalır…

Kitap ile ilgili genel olarak aldığınız eleştiriler nasıl?

İ.H.K. : Kitabı okuyanların büyük bir kısmı kitabı hep kahkahalarla okuduklarını, tespitleri ve esprileri çok beğendiklerini söylüyorlar. İlginç olan kişisel gelişim ile uğraşan tanıdığım ve tanımadığım insanlar da kitaba çok güldüklerini, eğlendiklerini belirtiyorlar. Onlar da  bu işleri sadece moda diye yapmaya kalkışanlardan, öncelikle ticari amaç güdüp insanları yanlış yönlendirenlerden bıkmış. Olaylara mizahi bir dille, farklı açıdan yaklaşan bir kitap okumak hoşlarına gitmiş.

Yazdığınız gazete, internet siteleri var nerelerde yazıyorsunuz, paylaşır mısınız?

İ.H.K. Yelken Dünyası ve Şalom gazetesinde yazıyorum. Yazdığım konularsa değişiyor. Bazen spor, bazen sanat, bazen de etkisinde kaldığım sosyal ve güncel olaylar… Zaten yazdığımız şeyler aslında güncel bir konu da olsa, sevdiğimiz insan da olsa, ya etkisinde fazla kaldıklarımız ya da etkisinde kalmaktan bıktıklarımız oluyor.

Yayınevi bulma-basım-dağıtım konusunda yaşadığınız sıkıntılar var mı?

İ.H.K. : Yazmak işin kolay kısmı. Asıl iş yazdıktan sonra başlıyor. Ben kitabı yazdıktan sonra üslubuma en uygun yayınevlerini araştırmaya başladım. ‘Dex’ bunların içinde en çok istediğim yayıneviydi. Evrene mesaj göndersem benim kitabın ismini görür görmez veto edecekti belli. Ben de onun yerine Dex’e mesaj attım. Etrafımdakiler kitabı gönderdikten sonra 6 ay unut dediler. Aynı anda her yere gönder dediler. İnsanları dinledikçe yüzüm düşmedi değil ancak artık evren mi, enerji mi yoksa içimdeki büyük istek ve inanç mı mesajı yerine ulaştırdı bilemiyorum ama geri dönüşleri çok hızlı oldu. Kitap kısa bir süre içerisinde baskıya girdi. Dağıtım konusun da hangi yayınevi olursa olsun artık hayatımıza internetin girmesiyle problem olmaktan çıktığını düşünüyorum. Asıl problem herkesin, her şeyin kolayını, hızlısını, hazırını yapmaya alıştığı bir zamanda onları 280 sayfa kitap okumaya teşvik edebilmek...

Yazarken sizin için motive kaynağı olan şeylerden bahseder misiniz?

İ.H.K. : En büyük motivasyonum insanlara farklı bakış açıları kazandırabilmek. Her şeyi kabullenmeden biraz sorgulatmak, düşündürmek bunu yaparken de yüzlerinde bir gülümseme görebilmek.

“Yazı yazarak geçimini sağlamaya çalışan kesimin ayakta durabilmesi çok zor”

Günümüzde ki yazar- okur ilişkisi dahilinde, sosyal medyanın yaygınlaşması, erişilebilirliğin kolaylaşması bir avantaj mıdır?

İ.H.K. : Kesinlikle avantaj. İnsan bütün bu sosyal ağlardaki paylaşımları gördükçe merak ediyor, ilgi duyuyor hatta bir parçası olma fırsatı buluyor. Her merak eden o aldığı kitabı okuyor mu yoksa o kitaplar kütüphaneye istiflenip unutuluyor mu onu bilemem. Ancak bu sayede yepyeni yazarlar, kitap okumaya ve yazmaya daha hevesli nesiller oluşmaya başladı.

Türkiye’de okuma oranlarının düşük olması hakkında ne düşünüyorsunuz?

İ.H.K. : Bir ülkenin gelişmişliği okuma-yazma oranıyla ilgilidir aslında. Maalesef bizim ülkemizde de bu oran düşük. Kitaba, gazeteye ilgi az. Hele teknolojinin gelişmesiyle, bir tık ile bilgiye ulaşmak çok daha kolaylaştı, insanlar okumaya daha da bir üşenir oldu. Bu durum en çok da yazarları etkiliyor. Yazı yazarak geçimini sağlamaya çalışan kesimin ayakta durabilmesi çok zor. Gelişmiş, okuma-yazma oranı yüksek ülkelerde çok satan bir kitap rahatlıkla milyonları telaffuz ederken burada yüz bini aşmak zor ki bunu da ancak çok iyi tanınan yazarlar yakalayabiliyor. Yani bu sektöre girenlerin devam edebilmesi için oldukça ter döküp sabretmesi, bu mesleğe olan sevgisini her şeyden önde tutması gerekiyor.

Beğendiğiniz yazarlar kimlerdir?

İ.H.K. : Ben farklı farklı türlerde kitaplar okumayı seviyorum. Bazen psikolojik romanlar, bazen soyut ve fantastik öyküler, bazen de ilham veren biyografiler. Alfred Adler, Patrick Süskind’in yanı sıra J.K. Rowling de dersem şaşırmayın. Türk yazarlarda değişmezlerim, dönüp dönüp okuduklarım ise Aziz Nesin ve Nazım Hikmet.

Çok okuyan herkes, iyi yazar olabilir mi sizce?

İ.H.K. : Okumak ve yazmak birbirinden çok farklı dürtüler gerektiriyor. Her okuyanın iyi yazabileceğini düşünmüyorum ancak yazanların ve yazma eğiliminde olanların çok okuması gerektiğini düşünüyorum.

Yazma konusunda istekleri kimselere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

İ.H.K. : Konu yazma da olsa, koşma da, insanın önüne hep engeller, motivasyonu düşüren türlü nedenler çıkıyor. İster istemez bunlar moral bozuyor, hedeften uzaklaştırıyor. Tüm bunların üzerine atabileceğiniz joker kartınız ise kendinize ve yaptığınız şeye inancınız oluyor. Tavsiyem her şeyi kaybetseniz de o inancı asla kaybolmayacak bir yerde saklamanız.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

İ.H.K. : Siz güzel sorular sormuşsunuz pek de ekleyecek bir şey kalmadı. En fazla günlük koşuşturmalar esnasında biraz soluklanmak isterseniz, kitabımı okumanızı ve okutmanızı tavsiye ederim.

İlginiz için teşekkür ederim. Sevgiyle kalın. J

0 yorum:

Yorum Gönder