İdil Hazan Kohen, Bilkent Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu. Büyük şirketlerde marka yöneticiliği yapan Kohen, lisanslı tenis oyuncusu. Sporun birçok dalında ödülleri bulunan, seramik alanında eserleri sergilenen Kohen, 'sınırlarımı zorlamayı seviyorum' diyor. 'Kişisel Gerilim' isimli kitabıyla oldukça güzel bir başarı yakalayan Kohen, aldığı eleştirilerdense çok memnun
Kendinizden biraz bahseder misiniz?
İdil
Hazan Kohen: Bilkent
Üniversitesi İşletme bölümünü bitirdikten sonra pazarlama üzerine yoğunlaştım. Yurt
dışında 6 ay kadar staj yaptıktan sonra büyük şirketlerde Marka Yöneticiliği
yaptım. Ancak kalbimde yatan hep yazmaktı. İnsanın kendini yaşayabilmesi ancak
kendini ifade edebilmesiyle oluyor. Ben de biraz kurumsal hayatın temposundan
uzaklaşıp kendime bir şans vermek istedim sanırım.
Hakkınızda
seramik sanatı, yelken sporu, kayak, tenis, sörf ile uğraştığınıza dair bilgi
var. Doğru mu bu? Çok yönlü olmak oldukça güzel ama hepsini bir arada nasıl
başarıyorsunuz?
Bu
dallardan aldığınız ödüller var mı?
İ.H.K.
: Seramik
dalında Rotary derneğinin düzenlediği ‘Uluslararası Altın Testi’ yarışmasında
ödül aldım. Çeşitli eserlerim Bienaller de sergilendi. Onun dışında yelken
yarışları ve tenis turnuvalarından da kazandığım ödüller var. Kimisi büfenin
üzerinde dizili bu ödüllere baktığında üzerindeki tozu görüyor bense
birbirinden güzel anılar ve anları yaşıyorum onlara baktıkça. Neyse ki onları
aldığım sıralar bu “an”ı fotoğraflayım da hemen paylaşayım modası çok
yayılmamıştı da “an”ı yaşamak nasip oldu.
Yazma
tutkunuz nasıl başladı?
İ.H.K.
:Yazma tutkumu
senin gibi ta ilkokulda, öğretmenler kompozisyon ödevi verdiğinde herkesin
suratı düşerken benim, kitabımdaki yaşam koçu ‘Leyla Hanım’ gibi yüzüme yayılan
Joker gülüşünden fark ettim. Her fırsat bulduğumda, en çok da bir şeylere
kızdığımda, âşık olduğumda, haksızlık ve yozlaşmalar karşısında yazdım. Bazen
dram, bazen romantik, bazen isyankâr yazdım. Ama en çok mizah yazarken zevk
aldım. Biraz bu yolda ilerlemeye karar verdim.
Sokak
köpeklerine karşı zaafınız varmış, hayvan seversiniz yani. Onlar için
yaptığınız veya yapacağınız projeleriniz var mı?
İ.H.K.
: Üye olduğum,
sürekli yardım yaptığım sokak hayvanlarını koruma dernekleri var. Bunun dışında
yazlıkta kapımın önünde beslediğim, tüm komşularla papaz olduğum, veterinerin
telefonumu bloke etmesine neden olan sekiz adet sokak köpeği var. En son ne
yaptınız diye soracak olsanız, eve alarm taktırdım. Oldu da hırsız girmek ister
ancak köpeklerden çekinip de onları zehirlemeye kalkarsa diye, alarm caydırıcı
olsun, onlara dokunulmasın istedim. Artık halimi siz düşünün.
“ Dila oldukça fırlama bir tip. Ben dursam o
durmaz ”
‘Kişisel
Gerilim’ adlı bir kitabınız var. Bu kitabın çıkış hikâyesi nedir?
İ.H.K.
: Bir süredir
kitapların raflarını, seminer salonlarını ve hatta vatandaşın zihnini en çok
dolduran konu kişisel gelişim. Derdiniz olduğunda insanlar dinlemek yerine ya
elinize bir kitap tutuşturuyor ya da bir kişisel eğitim uzmanına yönlendiriyor.
O da olmadı kendi okuyup duyduklarından bir potpuri yapıp, sesini sonuna kadar
açarak zorla dinletiyor. Karşı çıkacak olsanız negatif enerji deyip susturuyor.
Kişisel gelişeyim derken bir bakıyorsunuz kişisel gerilmişsiniz. İşte kitabın hikâyesi
de böyle doğuyor.
Bazı
okurlarınız kitabın devamının yazılmasını istiyor. Sizin böyle bir fikriniz var
mı?
İ.H.K.
: Ben kitabı
yazarken hep devamını yazmak isterim düşüncesini taşıdım. Okuyucuların da aynı
istek ve beklenti içinde olmaları beni çok mutlu etti. Zaten kitabın ana
karakteri ‘Dila’ oldukça fırlama bir tip. Ben dursam o durmaz, başında türlü
bela açar. Bana da yazması kalır…
Kitap
ile ilgili genel olarak aldığınız eleştiriler nasıl?
İ.H.K.
: Kitabı
okuyanların büyük bir kısmı kitabı hep kahkahalarla okuduklarını, tespitleri ve
esprileri çok beğendiklerini söylüyorlar. İlginç olan kişisel gelişim ile uğraşan
tanıdığım ve tanımadığım insanlar da kitaba çok güldüklerini, eğlendiklerini
belirtiyorlar. Onlar da bu işleri sadece moda diye yapmaya kalkışanlardan,
öncelikle ticari amaç güdüp insanları yanlış yönlendirenlerden bıkmış. Olaylara
mizahi bir dille, farklı açıdan yaklaşan bir kitap okumak hoşlarına gitmiş.
Yazdığınız
gazete, internet siteleri var nerelerde yazıyorsunuz, paylaşır mısınız?
İ.H.K. Yelken Dünyası ve Şalom
gazetesinde yazıyorum. Yazdığım konularsa değişiyor. Bazen spor, bazen sanat,
bazen de etkisinde kaldığım sosyal ve güncel olaylar… Zaten yazdığımız şeyler
aslında güncel bir konu da olsa, sevdiğimiz insan da olsa, ya etkisinde fazla
kaldıklarımız ya da etkisinde kalmaktan bıktıklarımız oluyor.
Yayınevi
bulma-basım-dağıtım konusunda yaşadığınız sıkıntılar var mı?
İ.H.K.
: Yazmak işin
kolay kısmı. Asıl iş yazdıktan sonra başlıyor. Ben kitabı yazdıktan sonra
üslubuma en uygun yayınevlerini araştırmaya başladım. ‘Dex’ bunların içinde en
çok istediğim yayıneviydi. Evrene mesaj göndersem benim kitabın ismini görür
görmez veto edecekti belli. Ben de onun yerine Dex’e mesaj attım.
Etrafımdakiler kitabı gönderdikten sonra 6 ay unut dediler. Aynı anda her yere
gönder dediler. İnsanları dinledikçe yüzüm düşmedi değil ancak artık evren mi,
enerji mi yoksa içimdeki büyük istek ve inanç mı mesajı yerine ulaştırdı
bilemiyorum ama geri dönüşleri çok hızlı oldu. Kitap kısa bir süre içerisinde baskıya
girdi. Dağıtım konusun da hangi yayınevi olursa olsun artık hayatımıza
internetin girmesiyle problem olmaktan çıktığını düşünüyorum. Asıl problem
herkesin, her şeyin kolayını, hızlısını, hazırını yapmaya alıştığı bir zamanda
onları 280 sayfa kitap okumaya teşvik edebilmek...
Yazarken
sizin için motive kaynağı olan şeylerden bahseder misiniz?
İ.H.K.
: En büyük
motivasyonum insanlara farklı bakış açıları kazandırabilmek. Her şeyi
kabullenmeden biraz sorgulatmak, düşündürmek bunu yaparken de yüzlerinde bir
gülümseme görebilmek.
“Yazı yazarak geçimini sağlamaya
çalışan kesimin ayakta durabilmesi çok zor”
Günümüzde
ki yazar- okur ilişkisi dahilinde, sosyal medyanın yaygınlaşması,
erişilebilirliğin kolaylaşması bir avantaj mıdır?
İ.H.K.
: Kesinlikle avantaj.
İnsan bütün bu sosyal ağlardaki paylaşımları gördükçe merak ediyor, ilgi
duyuyor hatta bir parçası olma fırsatı buluyor. Her merak eden o aldığı kitabı
okuyor mu yoksa o kitaplar kütüphaneye istiflenip unutuluyor mu onu bilemem.
Ancak bu sayede yepyeni yazarlar, kitap okumaya ve yazmaya daha hevesli
nesiller oluşmaya başladı.
Türkiye’de
okuma oranlarının düşük olması hakkında ne düşünüyorsunuz?
İ.H.K.
: Bir ülkenin
gelişmişliği okuma-yazma oranıyla ilgilidir aslında. Maalesef bizim ülkemizde
de bu oran düşük. Kitaba, gazeteye ilgi az. Hele teknolojinin gelişmesiyle, bir
tık ile bilgiye ulaşmak çok daha kolaylaştı, insanlar okumaya daha da bir
üşenir oldu. Bu durum en çok da yazarları etkiliyor. Yazı yazarak geçimini
sağlamaya çalışan kesimin ayakta durabilmesi çok zor. Gelişmiş, okuma-yazma
oranı yüksek ülkelerde çok satan bir kitap rahatlıkla milyonları telaffuz
ederken burada yüz bini aşmak zor ki bunu da ancak çok iyi tanınan yazarlar
yakalayabiliyor. Yani bu sektöre girenlerin devam edebilmesi için oldukça ter
döküp sabretmesi, bu mesleğe olan sevgisini her şeyden önde tutması gerekiyor.
Beğendiğiniz
yazarlar kimlerdir?
İ.H.K.
: Ben farklı
farklı türlerde kitaplar okumayı seviyorum. Bazen psikolojik romanlar, bazen
soyut ve fantastik öyküler, bazen de ilham veren biyografiler. Alfred Adler,
Patrick Süskind’in yanı sıra J.K. Rowling de dersem şaşırmayın. Türk yazarlarda
değişmezlerim, dönüp dönüp okuduklarım ise Aziz Nesin ve Nazım Hikmet.
Çok
okuyan herkes, iyi yazar olabilir mi sizce?
İ.H.K.
: Okumak ve
yazmak birbirinden çok farklı dürtüler gerektiriyor. Her okuyanın iyi
yazabileceğini düşünmüyorum ancak yazanların ve yazma eğiliminde olanların çok
okuması gerektiğini düşünüyorum.
Yazma
konusunda istekleri kimselere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
İ.H.K.
: Konu yazma da
olsa, koşma da, insanın önüne hep engeller, motivasyonu düşüren türlü nedenler
çıkıyor. İster istemez bunlar moral bozuyor, hedeften uzaklaştırıyor. Tüm
bunların üzerine atabileceğiniz joker kartınız ise kendinize ve yaptığınız şeye
inancınız oluyor. Tavsiyem her şeyi kaybetseniz de o inancı asla kaybolmayacak
bir yerde saklamanız.
Son
olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
İ.H.K.
: Siz güzel
sorular sormuşsunuz pek de ekleyecek bir şey kalmadı. En fazla günlük koşuşturmalar esnasında biraz soluklanmak isterseniz, kitabımı okumanızı ve
okutmanızı tavsiye ederim.
0 yorum:
Yorum Gönder