İttihatçı Şehsuvar' ın hayal kırıklıkları

28 Şubat 2016 Pazar

Ahmet Ümit abimizden yeni bir roman; Elveda Güzel Vatanım. Gerçi yayımlanalı birkaç ay oldu ama yazımız şimdiye kısmetmiş. J

Ahmet Ümit, Türkiye’nin en iyi polisiye yazarlarından birisi. Zaten toplasan kaç kişi var Türkiye’de polisiye yazan? Aksanat etkinliklerinde, Küçük İskender’in moderatörlüğünü yaptığı Ahmet Ümit söyleşisine katılmıştım. Ahmet Ümit orada eskiden polisiye yazarlığını oldukça küçümsediğini belirtip şöyle dedi: “Bana oğlum sen polisiye yazıyorsun dediklerinde ne diyorsun abi ya, olur mu öyle şey diyerek tepki vermiştim.”

Benim Ümit’le tanışmamsa Bab-ı Esrar sayesinde gerçekleşti. O zamanlar Mevlana ve Şems’i konu alan oldukça popüler bir kitap çıkmıştı, pembe kapağıyla herkesin ilgisi çeken, popülerliği nedeniyle elden ele dolaşan. Tahmin etmişsinizdir. :) İşte o kitabı bende okudum, sonra da Bab-ı Esrar’ı duydum bir arkadaşımdan… “Al, oku. Bu kitabı daha çok seveceksin” dedi. Sevdim gerçekten de. Sonra arkası da geldi Ahmet Ümit kitaplarımın… İşte sonuncusu, bu aralar oldukça sevilen ‘Elveda Güzel Vatanım’.

Yolunacak kaz aranıyor!

26 Şubat 2016 Cuma

Son zamanlarda düşünmekten uyuyamaz oldum. Çünkü karşımda yıkılması gereken koca bir dağ var ve ben yolun çok başındayım!

Lisans eğitimimi tamamlayalı neredeyse bir yıl dolacak! Ben henüz ne doğru düzgün bir işe girebilmiş durumdayım ne de umut ettiğim yaşamın içinde. Umudumu kaybetmişte değilim, aman ha yanlış anlaşılmasın! Ancak artık pek sabrım kalmadığını da eklemezsem olmaz. Çünkü artık daha üretmek istiyorum, hayatı önce kendim sonra başkaları için daha yaşanabilir kılmak adına üretmek…

Artık, insanların meraklı bakışları arasında “Neden bu bölümü okudun? Bak şunun şusu bu bölümü bitirmişte bu işi yapıyormuş. Başka meslek mi kalmadı?” sorularına sinirlenmeden cevap verme kotamı dolduruyorum. J Ey ahali, duyduk duymadık demeyin; Bizde okuduk. Hayal kurarak, istediğimiz dünya standardına ulaşmak için, daha rahat yaşayabilmek – yaşatabilmek için, amaçlarımızın peşinde koşabilmek için ilk yolun okumaktan geçtiğini düşündük. Ama mezun olunca, ‘bazı’ işverenler tarafından sömürüleceğimizi düşünemedik!

Semerkant'tan Titanic'e uzanan yol!

 Amin Maalouf…  Maalouf kalemiyle bu kadar geç tanışmanın verdiği hüznün yanında “İyi ki okumuşum” sevinci yaşıyorum. Eseri bitirdikten sonra durup uzun uzun düşünmekten kendimi alıkoyamadım. Yazarın diğer eserlerini de bir an önce okumak için kendime söz verdim!

Ah Semerkant…  Eser olaylar Ömer Hayyam’ın Semerkant kadısı Ebu Tahir ile yollarının kesişmesi sonrası başlıyor. Kitapta Ömer Hayyam’ın yaşamı, İran tarihi akıcı bir dille anlatılmış. Hayyam’ın, Cihan mahlasını kullanan şair sevgilisi, Selçuklu veziri Nizamülmülk’ ün davetine icabeti gereği yollardaki macerası, Hasan bin Ali Sabbah ile karşılaşmaları ve dostlukları, sarayda dönen türlü entrikalar, güç savaşları, Hayyam’ın rubaiyatları, Semerkant Yazması ve daha niceleri. İran tarihine yakından bir bakış, hem de sıkılmadan!

Dört bölümden oluşan romanın diğer yarısında ise anne ve babasını Ömer Hayyam hayranlığının buluşturduğu Benjamin anlatılıyor. Benjamin Omar… Omar, Hayyam’ın elden ele dolaşan, kaybolan  Semerkant Yazması’na ulaşmak için yollar aşıyor ve iki kez İran’a geliyor. Benjamin’in, İran’ın bağımsızlıkla mücadele sürecinde yaşananlarda ki rolü, yaşadığı büyük aşk anlatılıyor. Sevdiği kadınla birlikte Semerkant Yazması’nı alarak kendine yeni bir yol çizmek isteyen Benjamin ne yazık ki Titanic’e biniyor! Kaçınılmaz sonda, Yazma okyanusun karanlık sularına gömülüyor…

Aylar sonra güncelleme

19 Şubat 2016 Cuma

Uzun zamandır bloğumla pek ilgilenemedim, farkındayım. Aklımda bazı projeler dolanıyor, onlar için vakit yaratmaya çalışıyordum. Bazı projeler üzerinde çalışabildim bazıları ise bekleme modunda hala. :) Ancak daha fazla post girmezsem bu mecradan dışlanacağımı hissettim –ve geldim!

Tabii bu süre zarfında yazmayı kesmedim. Çünkü yazmak ve akabinde okumak en büyük motive kaynağım. Sadece bloğa ekleme yapmadım… Uzun zamandır ülke olarak kötü günler geçiriyoruz ve bu gerginlik bireylerin üzerinde de olumsuz etkiler yaratıyor. Bir yanda patlayan bombalar, tüfek silah sesleri, şehitlerimiz, hayatını yitiren masum çocuklar ve sivil halk, talan edilen ormanlarımız, her gün tacize tecavüze uğrayan kadınlarımız, birbirine nefret kusan vatandaşlarımız, çoğunluğu aç ve açıkta yaşayan mülteciler…

Yine de diyorum yine de barış gelecek!