Umutla...
29 Haziran 2016 Çarşamba
Gönderen Unknown zaman: 12:55Biz yine de umuda dönüp sırtımızı
bekleyeceğiz
tüm karanlıkların aydınlanmasını.
Atatürk Havaalananında gerçekleşen hain saldırıda yaşamını yitiren tüm vatandaşlarımıza rahmet, yaralılara acil şifa diliyorum...
Etiketler:
Atatürk Havaalanı,
Atatürk Havaalanı saldırısı,
hain saldırı,
İstanbul,
terör,
Türkiye
Bir İyilik Hareketi; Faili Meçhul Kıyak
23 Haziran 2016 Perşembe
Gönderen Unknown zaman: 17:37
Ayşe Arman'ı severek takip ederim, 'Faili Meçhul Kıyak' hareketini de onun Tunç Kılınç ile yaptığı söyleşisinden sonra keşfettim.
İlk başta bana 'Askıda Kahve' ve 'İhtiyacın Yoksa As, İhtiyacın Varsa Al' projelerini anımsatsa da bu kıyak hareketi de oldukça sevdim diyebilirim. :) Hatta hemen Tunç Kılınç'ın fikir atölyesine giriş yapıp, kendi kartlarımı çıkarttım.
Nasıl bir kıyak hareket ki bu kart mart, hayırdır? Evet, bu kıyak hareketi gerçekleştirdikten sonra ardınızda bir kart bırakıyorsunuz. Tek dileğiniz bıraktığınız kartın daha çok insana ulaşması, "Sende bi' kıyak yap" diye resmen iyiliğe teşvik ediyorsunuz! Dileğimiz Faili Meçhul Kıyak hareketinin yayılmasıdır efendim.
Etiketler:
ayşe arman,
blog,
blogger,
faili meçhul kıyak,
fmk,
tunç kılınç,
turkish blog,
Turkish blogger,
yorum
Sonsuzluğa Uzanan Yolda; Deniz Gezmiş
Gönderen Unknown zaman: 12:26
Yine, bu yapıtı okurken zihnimde hiç unutamayacağım bir sahne canlanıyor. İki aylık muhabirlik sürem içerisinde Cumhuriyet Bayramı’nda çekim yapmıştım. Ellerinde bayraklarla, ellerinde üç fidanın- Nazım’ın posterleriyle gezen onlarca insan vardı. Onları çekmiştim, haber yayınlanmıştı. Sırf bunun için “Bu Cumhuriyet Bayramı, Deniz Gezmiş'i niye çekiyorsun? Onun ne işi var bu haberde? Herkes beni arıyor, herkes çok kızgın!” diye azar işittiğim eski patronum.
Abim Deniz |
Abim Deniz
yayımlanalı iki yıl oldu ancak ben yeni okuyabildim kitabı. Deniz hakkında
biraz daha bilgilenmek için, kardeşinin gözünden onu görmek için, Dündar’ın
anlatımını sevdiğim için. Evet, kitabı daha önce okuyamadığım için pişman oldum
ama kitabı bitirdiğimde hissettiğim tek duygu bu değildi. Öfke, kızgınlık, pişmanlık, merhamet, minnettarlık hepsi iç içeydi.
Hamdi Gezmiş, Deniz
hakkında yanlış bilinenleri değiştirmek için, birilerini susturmak için,
Deniz’i bize daha iyi tanıtabilmek için hafızasını ve arşivini açıyor, Dündar
ile yola koyuluyorlar. Yalnız aile büyüklerinin yanında dingin ve saygılı olan
Deniz, bozuk düzene karşı ise hep fırtınalı ve hırçın. Kitapta küçük kardeş
Hamdi Gezmiş sık sık ağabeyinin her zaman kendisinden daha cesur olduğunu dile
getiriyor ve “Ben onun kadar cesur değildim.” diyor. İki kardeşin yolu
hapishanede çok kesişiyor. Kimi zaman ağabeyini ziyarete giden Hamdi, gün
gelince üzerine atılan iftiradan dolayı ağabeyiyle aynı koğuşu paylaşıyor. En
büyük kardeş Bora Gezmiş’in siyasi meselelerde pek gözü yok.
Hamdi Gezmiş,
hapishane anılarını anlatırken Deniz’in orada kazandığı becerilerinden
bahsediyordu. E kolay değil tabii hapishanede yaşamak. Eksik olan her şeyin
çaresini bulan Deniz, vişne bulamadıkları için kiraz reçeliyle yetinmeyi de
öğreniyor, üstüne üstlük reçeli de kendisi yapıyor! Her konuda becerikli olan abimiz
Deniz gülmeyi hiç unutmuyor. Neşeli, esprili üslubunu yitirmeyen, son anına
kadar okumayı ve öğrenmeyi seven birinden bahsediyoruz. Deniz, babasına yazdığı bir mektubunda okuma
alışkanlığıyla ilgili şu ifadeyi kullanıyor; “Vaktimi bol bol kitap okumayla
geçiriyorum. Okumaya doymak olmuyor. Ölene kadar doymıyacağım.”
Dinmiyor Bu Acı
8 Haziran 2016 Çarşamba
Gönderen Unknown zaman: 15:54
"Ne güzel bir mevsimdeyiz değil mi?" diye başlayan umut dolu bir yazı yazmak için oturdum bilgisayarın başına. Fakat bir süre sonra fonda dinlediğim hareketli müzik içimdeki hüznü durdurmaya yetmedi. Havanın güneşli olması belki umudumuzu yitirmemek gerektiğini hatırlatıyor ama gencecik insanları kaybettiğimiz gerçeğini değiştirmiyor.
Öyle bir devirdeyiz ki... Her gün bombalar patlıyor, onlarca insanı kaybediyoruz, şehit veriyoruz yine de yaşamaya devam ediyoruz. Etmek zorunda olduğumuz için. Uyutuluyor muyuz, uyuşturuluyor muyuz bilmiyorum. Bu acı daha ne kadar sürecek bilmiyorum. Annelerin göz yaşı dinecek mi, evlatlar artık vatan için ölmek yerine umut dolu buluşlar yapabilecek mi, en azından sokaktayken can güvenliği olduğunu düşünerek yürüyebilecek mi bilmiyorum...
Öyle bir devirdeyiz ki... Her gün bombalar patlıyor, onlarca insanı kaybediyoruz, şehit veriyoruz yine de yaşamaya devam ediyoruz. Etmek zorunda olduğumuz için. Uyutuluyor muyuz, uyuşturuluyor muyuz bilmiyorum. Bu acı daha ne kadar sürecek bilmiyorum. Annelerin göz yaşı dinecek mi, evlatlar artık vatan için ölmek yerine umut dolu buluşlar yapabilecek mi, en azından sokaktayken can güvenliği olduğunu düşünerek yürüyebilecek mi bilmiyorum...
Etiketler:
blog,
blogger,
Haziran,
Haziran 2016,
journal,
journal blogger,
journalist,
journalizm,
June,
sadness,
terror,
Turkey,
Turkish blogger
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)