Kırklareli doğumlu
olan Serkan Koktay, Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Seramik Anasanat
dalı mezunu. On yıl tekstil tasarım sektöründe çalışan Koktay, şu an özel bir
şirkette kurumsal iletişim müdürü olarak çalışmakta. Salçalı Ekmek, Valizimde
Gölgeler ve Yolun Sonu Neresi? kitaplarının yazarı olan Serkan Koktay, eserlerini
oluştururken yaşadığı heyecanı, atlattığı zorlukları paylaştı
Güzel Sanatlar
Akademisi mezunusunuz. Yaptığınız iş bambaşka. Görünene göre yazma tutkunuz ise
hiç bitmemiş. İlk kitabınız Salçalı Ekmek’in ortaya çıkış hikâyesini anlatır
mısınız?
Serkan Koktay |
Yayınevi bulma-
basım- dağıtım konusunda yaşadığınız sıkıntılar var mı?
S.K. : Sanıyorum bunu anlatmakla
bitiremem. Korkunç bir süreç. Kendinizi anlatmanız imkânsız neredeyse. Birçok
dosya, kapağı bile açılmadan çöpe atılıyor. Birçok kitap depolarda gün yüzü
görmeden çürüyor. Tüm sektör para ile kitap basımına dönmüş durumda nerdeyse ve
de torpil tabiî ki. İyiye kötüye bakılmıyor artık. Basılacak yayınevinde bir
tanıdığınız veya tepede birinin olması yeterli günümüzde. Dağıtımı hiç
söylemiyorum bile. Birçok yayınevi kitabın nerede, hangi kitapçıda olduğundan
bile bihaber. Acı ama gerçek.
“Beni ağlatacak,
uyuşturacak türden müzikler dinliyorum.”
Yazarken sizin için
motive kaynağı olan şeylerden bahsedebilir misiniz?
S.K. : Müzik, özellikle depresif
müzikler. Hemde neredeyse beni ağlatacak, beni uyuşturacak türden müzikler
dinliyorum. Salçalı Ekmek'i yazarken hemen hemen hergün Schindler List
soundtrack'ini dinledim. Valizimde Gölgeler'de ise The Hours soundtrack. Yolun
Sonu Neresi? Kitabımda ise tek bir şarkı dinledim, Göçmen Kızı. İnsanı alıp götüren, güzel bir türkü. Sanıyorum müzik bana yetiyor.
Kitaplarınızda
karakterleri oluştururken çevrenizden beslendiğiniz kişiler var mı?
S.K. : Herkes soruyor bunları. Salçalı Ekmek'te bir kaç kişi vardı. Evet, birebir
yaşadım o insanların bir kısmı ile. Valizimde Gölgeler'de tanıdığım hiç kimse
yok, tamamen hayali karakterler. Yolun Sonu Neresi? ise yine bir yakınım. Onun
hayatını anlattım. Ama tabi içine yine hayali karakterler ekleyerek.
S.K. : Günümüz çağında olması gereken
bir şey ise evet sosyal medya birçok yazarın, sanatçının işini kolaylaştırdı.
Bugün artık hemen hemen herkes kendi tanıtımını oradan gerçekleştiriyor.
Okuruna, hayranlarına oradan ulaşabiliyor. Tabi hayranlarda oradan
ulaşabiliyor. Yazar veya yayınevi için
ücret ödeyip çarşaf çarşaf gazete ilanı, dergi ilanı duyurusu yerine sosyal medyada
duyuru gerçekleştirmek artık hem daha masrafsız, hemde daha kalıcı. Destekliyorum açıkçası.
Türkiye’de okuma
oranlarının düşük olması hakkında ne
düşünüyorsunuz?
S.K. : Bir belgeselde izlemiştim.
1900’lü yılların başında İngiltere'de okuma yazma oranı yüzde doksanbeş. Bizde ise sadece yüzde beş. Hatta ondan bile
az. Tabiî ki bu oran günümüzde çok daha arttı. Ama ''Neden diye soruyorum?
Neden o yıllarda bizde de öyle değildi. '' Daha da artmalı bu oran. Okumak
gerçekten, her kör noktaya ışığın girmesi gibi bir olaydır bana göre.
Beğendiğiniz yazarlar veyahut bir başucu kitabınız var mı?
S.K. : Her zaman söylerim benim idolüm,
Ayşe Kulin. Benim kalbimde yeri her daim başkadır. Onun kitaplarını okurken
adeta sayfalarda kaybolurum.
Benimde bir gün
kitap yazmak gibi güzel bir hayalim var. Benim gibi bu konuda istekli kimselere
vereceğiniz tavsiyeler nelerdir?
S.K. : Eğer böyle bir isteğiniz var ise
ertelemeyin. Bir yerden başlayın sadece ve emin olun sonrası kendiliğinden
geliyor. Yazmakta kural kaide yok. Şöyle olmalı, kalıbı bu olmalı yok. Asla
inanmıyorum buna. Varsa içinizde, gelen geliyor. Sevgiler...
0 yorum:
Yorum Gönder