TV’LERE KARŞI BİR DON KİŞOT…

22 Mayıs 2014 Perşembe

Sokak sanatçıları… Son yıllarda metropol kentlerimizin en işlek caddelerinde sıklıkla karşılaşıyoruz onlarla… Müzisyenler, akrobatlar, komedyenler, kuklacılar… Dede Fatih Kolçak onlardan birisi…


Haber& Fotoğraf: Özlem Kurt

 Sokak sanatçıları… Son yıllarda metropol kentlerimizin en işlek caddelerinde sıklıkla karşılaşıyoruz onlarla… Müzisyenler, akrobatlar, komedyenler, kuklacılar… Çoğumuz günlük yaşamın kargaşası içinde yanlarından hızla geçip giderken, birçoğumuz da yanı başlarındaki meraklı kalabalıkta kendimize yer bulmaya çalışıyoruz…
Ve ardından, belki de ilk elden üretilen muhteşem bir sanat olayını, bir çay ya da simit parasına ya da tamamen bedavaya izlemiş olmanın şaşkınlığıyla devam ediyoruz yolumuza. Eğer önlerindeki kutuya 1 lira atmışsak, bizleri mutlulukla selamlayan ve içimize işleyen gözlerinin huzur verici etkisi de cabası…

İşte onlardan biri: Dede Fatih Kolçak… 2005’ten beri sokaklarda kukla oynatıyor. Bunun yanında kendini “roman yazarı” olarak da tanımlıyor. Sokakta bulunma nedeni ise “Sanata dair, TV dışında başka bir olasılık olmak.” Kolçak’la konuşurken, günümüzün en güçlü kitle iletişim aracı konumundaki TV’lerin etkinliğine karşı savaş veren modern bir Don Kişot’la karşı karşıya olduğumuzu anlamakta gecikmiyoruz.
Dede Fatih KOLÇAK

O’na göre, sokakta olmanın birinci koşulu iyi olmak, samimi olmak… Diyor ki; “TV dayatan bir mekanizmadır yani iyi ya da kötü onu sorgulama şansınız yoktur, televizyonda kanal değiştirebilirsiniz ama benzer şeyler izlersiniz. Sokakta ise samimi olmazsanız insanlar durmaz, maddi destek olmazlar, çünkü insanlar sokakta inandıkları bir şey izlemek istiyorlar ama TV’de ise inanmadıkları programları izlemeye devam ediyorlar.Yani TV sahibinin inandığı şeyleri izliyorlar.”

Kolçak, TV çağının kapanmasını isteyen sanatçılardan olduğunu söylüyor. Nedenini ise şöyle açıklıyor: “Para kazanmak için neşeli aşk şarkıları yapıyorlar. Türkiye’de yüzde bir zengin kesimin hayatlarını anlatan magazin programlarının bitmesini istiyorum. Yeni yetişen neslin bizi görebildiğine inanıyorum. Prodüktörün verdiği parayı alıp, televizyonda işinin en iyisini yapmasan da yükselebiliyorsun ancak sokakta 1 TL’ye en iyisini yapmak zorundasın. Diziniz tutarsa bir şekilde ünlü olursunuz ve herkes size saygı duyar oysa bize gösterilen saygı birebir kurduğumuz samimi ilişkiden olan saygı. Örneğin biz TV starları gibi şımarık davranırsak sokakta ağzımızı burnumuzu kırarlar. Bizim özgürlüğümüz birilerinin cüzdan ölçülerine göre belirleniyor...”

Tabii sokakta olmanın zorlukları da var bir kukla oynatıcısı için: “Zabıtalar ve Apaçiler.” Kolçak, sokakta olanın güçlü ve iyi olmasının nedenini ise her şeye rağmen orada olmalarıyla açıklıyor. Soruyoruz son olarak kendisine, “Emeğinizin karşılığını alabiliyor musunuz?” Bakın nasıl yanıtlıyor:
“Manevi olarak emeğimin karşılığını alıyorum gençlerden. Sistem tarafından eğitilmiş, askerliği yaptırılmış, aile kurmuş bir insan 35-40 yaşından sonra değişemez. Koruması gerekenler var, oysa bir gencin, vicdanından başka koruyacak hiç bir şeyi yok. İnsanlar mesleklerini para için değil insanlığa bulunacakları katkı için yapsınlar.”
Biz yanından ayrılırken, yeni bir hikâyeye başlıyor kuklalarıyla Dede Fatih Kolçak… Önündeki kutunun içine düşen bozuk para seslerini duymamız da gecikmiyor…

0 yorum:

Yorum Gönder