Sokak sanatçıları… Son yıllarda metropol kentlerimizin en işlek caddelerinde sıklıkla karşılaşıyoruz onlarla… Müzisyenler, akrobatlar, komedyenler, kuklacılar… Dede Fatih Kolçak onlardan birisi…
Haber& Fotoğraf: Özlem
Kurt
Sokak sanatçıları… Son yıllarda metropol kentlerimizin
en işlek caddelerinde sıklıkla karşılaşıyoruz onlarla… Müzisyenler, akrobatlar,
komedyenler, kuklacılar… Çoğumuz günlük yaşamın kargaşası içinde yanlarından
hızla geçip giderken, birçoğumuz da yanı başlarındaki meraklı kalabalıkta
kendimize yer bulmaya çalışıyoruz…
Ve ardından, belki de ilk elden üretilen
muhteşem bir sanat olayını, bir çay ya da simit parasına ya da tamamen bedavaya
izlemiş olmanın şaşkınlığıyla devam ediyoruz yolumuza. Eğer önlerindeki kutuya
1 lira atmışsak, bizleri mutlulukla selamlayan ve içimize işleyen gözlerinin
huzur verici etkisi de cabası…
İşte onlardan biri: Dede
Fatih Kolçak… 2005’ten beri sokaklarda kukla oynatıyor. Bunun yanında kendini
“roman yazarı” olarak da tanımlıyor. Sokakta bulunma nedeni ise “Sanata dair,
TV dışında başka bir olasılık olmak.” Kolçak’la konuşurken, günümüzün en güçlü
kitle iletişim aracı konumundaki TV’lerin etkinliğine karşı savaş veren modern
bir Don Kişot’la karşı karşıya olduğumuzu anlamakta gecikmiyoruz.
Dede Fatih KOLÇAK |
O’na göre, sokakta olmanın birinci koşulu iyi olmak, samimi olmak… Diyor ki; “TV dayatan bir mekanizmadır yani iyi ya da kötü onu sorgulama şansınız yoktur, televizyonda kanal değiştirebilirsiniz ama benzer şeyler izlersiniz. Sokakta ise samimi olmazsanız insanlar durmaz, maddi destek olmazlar, çünkü insanlar sokakta inandıkları bir şey izlemek istiyorlar ama TV’de ise inanmadıkları programları izlemeye devam ediyorlar.Yani TV sahibinin inandığı şeyleri izliyorlar.”
Kolçak, TV çağının
kapanmasını isteyen sanatçılardan olduğunu söylüyor. Nedenini ise şöyle
açıklıyor: “Para kazanmak için neşeli aşk şarkıları yapıyorlar. Türkiye’de
yüzde bir zengin kesimin hayatlarını anlatan magazin programlarının bitmesini
istiyorum. Yeni yetişen neslin bizi görebildiğine inanıyorum. Prodüktörün
verdiği parayı alıp, televizyonda işinin en iyisini yapmasan da yükselebiliyorsun
ancak sokakta 1 TL’ye en iyisini yapmak zorundasın. Diziniz tutarsa bir şekilde
ünlü olursunuz ve herkes size saygı duyar oysa bize gösterilen saygı birebir
kurduğumuz samimi ilişkiden olan saygı. Örneğin biz TV starları gibi şımarık
davranırsak sokakta ağzımızı burnumuzu kırarlar. Bizim özgürlüğümüz birilerinin
cüzdan ölçülerine göre belirleniyor...”
Tabii sokakta olmanın
zorlukları da var bir kukla oynatıcısı için: “Zabıtalar ve Apaçiler.” Kolçak,
sokakta olanın güçlü ve iyi olmasının nedenini ise her şeye rağmen orada
olmalarıyla açıklıyor. Soruyoruz son olarak kendisine, “Emeğinizin karşılığını
alabiliyor musunuz?” Bakın nasıl yanıtlıyor:
“Manevi olarak emeğimin karşılığını alıyorum gençlerden. Sistem tarafından eğitilmiş, askerliği yaptırılmış, aile kurmuş bir insan 35-40 yaşından sonra değişemez. Koruması gerekenler var, oysa bir gencin, vicdanından başka koruyacak hiç bir şeyi yok. İnsanlar mesleklerini para için değil insanlığa bulunacakları katkı için yapsınlar.”
Biz yanından ayrılırken, yeni bir hikâyeye başlıyor kuklalarıyla Dede Fatih Kolçak… Önündeki kutunun içine düşen bozuk para seslerini duymamız da gecikmiyor…
“Manevi olarak emeğimin karşılığını alıyorum gençlerden. Sistem tarafından eğitilmiş, askerliği yaptırılmış, aile kurmuş bir insan 35-40 yaşından sonra değişemez. Koruması gerekenler var, oysa bir gencin, vicdanından başka koruyacak hiç bir şeyi yok. İnsanlar mesleklerini para için değil insanlığa bulunacakları katkı için yapsınlar.”
Biz yanından ayrılırken, yeni bir hikâyeye başlıyor kuklalarıyla Dede Fatih Kolçak… Önündeki kutunun içine düşen bozuk para seslerini duymamız da gecikmiyor…
0 yorum:
Yorum Gönder